Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylarla ilgili konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’ndan bahsederek, “Buradan sormak istiyorum, bir siyasi parti il başkanının, üniversitedeki bir rektör atamasında oranın önüne terörle iltisaklı militanlarıyla beraber gelenlerin içerisinde ne işi var?” diye konuştu. Soylu, darbe söylentileriyle ilgili olarak da “Bu ülke, çok badire geçirdi, çok zorluklardan geçti, bu tip militan ruhlu insanları da ülkenin huzurunu bozmak isteyen siyasileri de çok gördü. Ama bu tezgâha bu ülke bir kez daha düşmez.” ifadelerini kullandı.
Yenifoça Jandarma Komando Teröristle Mücadele Harekatı Okul Komutanlığında düzenlenen Jandarma Uzman Erbaş Komando Temel Kursu Mezuniyet Töreni’nde konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, mübarek bir günde gurur töreninde olmaktan mutluluk duyduğunu belirterek, mezun olanları Cenabıhakk’ın koruması dileğinde bulundu.
Cenabıhakk’ın baki olduğunu, O’nun baki sıfatının her anlamda mutlak olduğunu kaydeden Soylu, “Devletimiz bakidir. Devletimizin bekası da milletin gayreti, duası ve Cenabıhakk’ın inayeti ile olur. Bizler hepimiz bu kürsüleri, makamları deruhte edenler, bizden sonra gelecek olanlar, bugün burada bu şerefli üniformayı giyenler, bu devletin bekası için sorumluluk almış insanlarız.” diye konuştu.
Milletin, devletine ve vatanına aşık olduğunu, bayrağı ve vatanı için malını ve kendi canını verdiğini belirten Soylu, şöyle devam etti:
“Yeri gelir evladını davul zurna ile askere gönderir, ay yıldızlı bayrağa sarılı teslim alır, sadece bir Fatiha okur, ‘Vatan sağ olsun’ der ve acısını içine gömer. Yeter ki devleti başından gitmesin, yeter ki bayrağının gölgesi eksilmesin diye yeri gelir dünyayı karşısına alır. İşte onun için bu milletin 2 bin 200 yıldır bir devleti vardır. İşte onun için Cumhurbaşkanlığı forsumuzun etrafında geçmişteki 16 devletimizi temsil eden, 16 yıldız ortasında da güzel Cumhuriyetimizi temsil eden onun gibi ışıl ışıl parlayan bir güneşi vardır.”
Yıllardır güzel Cumhuriyeti temsil eden güneşi söndürmek isteyenlerin olduğuna dikkati çeken Soylu, “Yıllardır bu güneşi söndürmek istediler. Çok badireler atlattık, darbe mi görmedik, ihanet mi görmedik, istihbarat örgütlerinin ajanlarını, oyunlarını mı görmedik, dışarıdan tezgahlanmış kardeş kavgaları mı görmedik… Bu okulun ismi Terörle Mücadele Harekatı Okul Komutanlığı… Yabancı yatırımcıları olan 40 yıllık terör örgütleri mi görmedik… PKK’sından FETÖ’süne, DEAŞ’ından DHKP-C’sine kadar acaba hangi terör örgütünü, hangi melaneti görmedik…” diye konuştu.
Diyarbakır’ı dün ziyaret ettiğini anımsatan Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O hain terör örgütünün, evlatlarını 9 yaşında kaçırdığı, umutlarını, hayatlarını çaldığı örgütün avukatlığını yapanların da bu ihanete aracılık ettiği o acılı anne babaların yanındaydım. Şu anda arkamda olan kahramanlarıma, sizlere, anne babalarına söylüyorum. Binlerce dolar gazetelerinden maaş alan o insanlara da sesleniyorum, bir gün 9 yaşında kaçırılıp, annesinin kucağından alınıp annesinin hasretiyle kavrulan, babasının akşam eve gelmediği zaman göremediği, o annesinin acısını bir gün vicdanlarınızla beraber yazılarınıza döktünüz mü? Hayır. Kalemleriniz devlete karşı cellatlık için hep bilenmiş olur. Kalemleriniz bu milletin birliğine karşı cellatlık için hep bilenmiş olur. Bir gün bu insanların vicdanına dokunmadınız. Bir gün ‘bu ülkenin birliği, beraberliği için nasıl gayret gösteririm’ düşüncesi içinde olmadınız. Darbe şakşakçısı oldunuz. ‘Darbenin meşruiyetini nasıl sağlarım’ diye bir anlayış içinde oldunuz. Terör örgütüne yağdanlık yapanlar, terör örgütüyle kendi anlayışlarını bir tutanlara ‘acaba nasıl methiyeler düzerim’ diye anlayış içinde oldunuz. İhaneti şerefiniz saydınız ve buna devam ettiniz. Hala saymaya devam ediyorsunuz. ‘Bu ülkeyi nasıl karıştırırım, bu ülkenin birliğini, beraberliğini nasıl ortadan kaldırırım, bu ülkenin dünya ile rekabetini nasıl engellerim, bizim evlatlarımız dünyada kendi alanlarında ay yıldızlı bayrağımızı en üst seviyelere çekmesinler diye nasıl gayret içinde olurum?’ diye kalemlerinizden kan damlatmaya çalıştınız. Size koskoca yazıklar olsun.”
İçişleri Bakanı Soylu, “kendi sırça köşklerinde otururken milleti aşağılayanların ve nefret kusanların” milletin güneşini söndüremeyeceğini vurguladı.
Milletin her zaman zorluklarla karşılaştığını hatırlatan Soylu, “Biz her zaman zorluklarla karşılaştık ama bugün etrafımızda devletimize karşı bir başka tezgahla karşı karşıyayız. Farklı kisveler altında demokrasiyi Truva Atı olarak kullanarak tezgahlanmış, devletimizin saygınlığını, itibarını, bizatihi devletin kendisini hedef alan, milletin devletine olan sevgisini, sadakatini, inancını hedef alan çok cepheli taarruzla karşı karşıyayız.” değerlendirmesinde bulundu.
“Vatandaş huzur bulsun” diye 30 bin çarşı ve mahalle bekçisini göreve başlattıklarını anımsatan Soylu, 2020 yılı başında hırsızlığın azaldığını aktardı.
Soylu, vatandaşın devletten razı olduğunu gören bazı kişilerin zehir saçan kalemlerine sarıldığını ifade ederek, “O çocukları itibarsızlaştırmak için her türlü yalanı ortaya koydular. Virüs salgınında baktılar ki Avrupa’daki, Amerika’daki yağma görüntüleri burada yaşanmıyor, baktılar ki bu ülkenin polisi, jandarması market alışverişini büyüğümüzün ayağına getiriyor, hemen kesme kırpma videolarla bu kurumlarımızın itibarına saldırdılar. Jandarmamız terörle mücadelede başarı kazandıkça mesela helikopter yalanını ortaya attılar. Polisimiz asayişte, terörle mücadelede başarılı olunca ‘çıplak arama’ diye bir iftirayı tezgaha koydular. Şiddet gibi, taciz gibi, tecavüz gibi en iğrenç, en ahlaksız iftiraları bu ülkenin güvenlik birimlerine atmaktan utanmadılar.” dedi.
Bakan Soylu, salgın döneminde esnafa yardım eden hükümeti, devleti türlü türlü yalanlarla başka türlü alanlara çekmeye çalışanların olduğunu hatırlatarak, devlet kurumlarının, tüm iftiralara belgeleriyle cevabını verdiğini belirtti.
İki gün önce tamamen kanuna, yasaya uygun bir rektör ataması üzerinden Türkiye’yi demokrasi dışı bir ülke gibi göstermek için üniversiteye mensup olmayan, terör örgütleriyle irtibatlı olanların olay çıkardığını söyleyen Soylu, şunları kaydetti:
“Buradan sormak istiyorum, bir siyasi parti il başkanının, üniversitedeki bir rektör atamasında oranın önüne terörle iltisaklı militanlarıyla beraber gelenlerin içerisinde ne işi var? Bu ülke, çok badire geçirdi, çok zorluklardan geçti, bu tip militan ruhlu insanları da ülkenin huzurunu bozmak isteyen siyasileri de çok gördü. Ama bu tezgaha bu ülke bir kez daha düşmez. Vandallar gibi üniversitenin kapısını kırdılar, orası bilim yuvası.”
Soylu, güvenliği sağlamaya çalışan güvenlik güçlerinin, polisin hedef tahtasına konulduğunu, polis üzerinden bu devletin küçük düşürülmeye çalışıldığını belirtti.
Bir köşe yazarının polisi 12 Eylül darbecileriyle kıyasladığını, bunun adının “art niyet, kalem şeytanlığı, Türk demokrasisine, Türkiye’nin birliğine, beraberliğine, huzuruna operasyon çekmek” olduğunu söyleyen Soylu, “Bu ülkenin gündemini nereye getirmeye çalıştıklarını, neye hazırlık yaptıklarını bilmiyor değiliz. Eski makam sahiplerinin ağzından eski darbeleri aklamaya çalışmalarını masum görecek de değiliz. Bir gazeteci bozuntusunun çıkıp ‘muhalefet yapıyorum’ diye insanlara darbe, eylem tarifini yapmasını ‘alelade yorumlar’ diye görecek, geçiştirecek değiliz. Bizim bu işlerden canımız çok yanmıştır.” ifadesini kullandı.
Soylu, bugün Türkiye’de kişi başına milli gelirin 20 bin dolar olması gerektiğini, Türkiye’nin uçağını üreten, dünyanın her noktasına arabasını, savaş gemilerini, helikopterlerini, tanklarını ihraç eden, dünyanın en iyi üniversiteleri arasında üniversiteleri olan bir ülke olması gerektiğini, ancak darbelerin, terörün, ülkenin asayişine, huzuruna, güvenine kastedenlerin Türkiye’yi geciktirdiğini dile getirdi.
İçişleri Bakanı Soylu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnatçıyız. 2200 yıllık bir devletin evlatlarıyız. 16 büyük devletimizle bu coğrafyada var olmayı kendine namus bilen, onur bilen evlatlarız. Jandarmanın kalpgahında söylüyorum; ne yaparlarsa yapsınlar, ne ortaya koyarlarsa koysunlar, 15 Temmuz’da, 17-25 Aralık darbesinde, Gezi’de, 28 Şubat’ta bunu başaramadılar. Birilerinin uşağı olan terör örgütleriyle, PKK’yla, PYD’yle, KCK’yla, DEAŞ’la, FETÖ’yle bunu başaramadılar. Amerika’dan yönettiler bunu başaramadılar, etrafımızdaki coğrafyadan bunu başaramadılar. Bilmeliler, biz bu coğrafyanın ve dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi olacağız, işte bu komandolarla, üniversitedeki evlatlarımızla birlikte olacağız.
Çok tecrübemiz var. Bugün kış, Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te, Ağrı Dağı’nda, Bestler Dereler’de evlatlarımız mücadelelerini ortaya koymaktadırlar. Gözünü hiçbir şeyden sakınmıyorlar. Buradan yetişen, buranın ruhuyla beraber bezenen evlatlarımız, ay yıldızlı bayrağı, Ezan-ı Muhammedi’yi kendi kalplerine gergef gibi işleyen evlatlarımız hiçbir şeyden çekinmiyorlar. Bize bedel ödettirenlere bedel ödettirmeyi namus borcumuz olduğunu, şiarımızın bu olduğunu biliyorlar. Bu ülke istiklalini ve hürriyetini kolay kazanmadı. İstiklal, kurtuluş mücadelesinde şanlı milletimizin, şanlı ordumuzun ve bu milletin evlatlarının hangi bedeller ödediğini biliyoruz.”
Bakan Soylu, kimlerin neye ve nasıl hazırlandıklarını gayet iyi bildiklerini ifade ederek, “Hangi fikrin altyapısını kurguladıklarını gayet iyi biliyoruz. ’12 eylülde bile böylesi olmadı’ cümlesinin verdiği mesajı elbette biliyoruz. 493 gündür bir çadırda nöbet tutup evlatlarını isteyen anneler için, terör örgütüne, onun destekçisi partiye tek kelime etmeyen, 6-7 Ekim olaylarının talimatını veren Demirtaş’ı savunmak için gece gündüz ekranlarda, gazetelerde mesai yapmasının ne anlama geldiğini bilmiyor değiliz.” diye konuştu.
Diyarbakır annelerini dün ziyaret ettiğini hatırlatan Soylu, bir annenin “Demirtaş’ın annesi diyor ki, ‘evladım devletin elinde, onu devletin elinden almak istiyorum’. Peki o anne şu soruyu niye sormuyor, bir gün çıkıp bir anne olarak, ‘evladın PKK’nın emrinde ve evinde, onu almak istiyorum’ diye niye gelmiyor. Çocuklarımızı elimizden aldılar. Sonuna kadar onlarla mücadele etmeye devam edeceğiz” dediğini, onların cesaretine ve ortaya koyduğu duruşa saygı duyduğunu aktardı.
Bakan Soylu, kanun tanımazlığın demokrasi diye yutturulmaya çalışıldığını, bunun neye hizmet ettiğini bildiklerini vurgulayarak, “Bu devletin saygınlığına, kurumlarına dil uzattırmayız. Ne devletin, ne kurumların itibarını 3-5 fersudenin insafına bırakmayız. Türk demokrasisine, ülkemizin birliğine beraberliğine operasyon çektirmeyiz.” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 21. yüzyıla iyi başlamasının ve bölgesinde bir güç olmasının, sınır içinde ve ötesinde yürüttüğü terör operasyonlarında elde ettiği başarıların hazmedilemediğine işaret eden Soylu, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin, el alemin arızalı İHA’larıyla değil kendi evlatlarının ürettiği modern İHA’larıyla, SİHA’larıyla terörle mücadele etmesini, Suriye’de, Libya’da, Azerbaycan’da, güney sınırlarında hem kendi haklarını hem de bu coğrafyanın kardeşlik hakkını savunmasını hazmedemiyorlar ve anlayamıyorlar. Düne kadar sadece terör haberleriyle haberdar oldukları Doğu ve Güneydoğu illerimizde bugün festivaller yapılmasını, milletin kardeşliğinin her türlü saldırıya rağmen ayakta kalmasını, Hakkari’deki kayak tesislerini, üniversiteyi, Tunceli’de gondolların yüzmesini, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun modern yollarla, havaalanlarıyla, hastanelerle donatılmasını, oradaki çocukların bilgisayar kodlama sınıflarında eğitim almasını, o çocukların hayallerini hazmedemiyorlar. Salgına, dünyadaki ekonomik sendelemeye rağmen bugün Türkiye’de ihracat rekorları kırmamızı hazmedemiyorlar.”
Türk milletinin rahat olması gerektiğini, dağların artık terör yuvası olmaktan çıkarıldığını, gençliğin artık terörün ve istikrarsızlığın oyuncağı haline gelmeyeceğini dile getiren Soylu, “Çünkü gençlerimizin dünyaya söyleyecek sözleri var, onun için hazırlıyoruz. Onların yapacakları var, onun için hazırlıyoruz.” dedi.
Mezun olan askerlere seslenen Soylu, sözlerine şöyle devam etti:
“Değil bir PKK’lıyı, PKK’lının ayak izini bile bu ülkenin taşından, toprağından kazıyacaksınız ve sizlerden Foça’dan ‘bismillah’ diyerek yola çıkan, ‘Amentü’ ile yola çıkan, ‘Ayet el Kürsi’lerle yola çıkan jandarmalar, mavi sulara açılacak leventler, buradan çok büyük bir emanetle ayrılacaksınız.
Şimdi sizlere soruyorum ve cevabı hepinizden, ağzınızdan duymak istiyorum. Bu bayrak, bu millet artık size emanettir, Bu emaneti taşımaya hazır mısınız? Kato’da, Gabar’da, Pülümür’de rüzgar sert eser, denizlerimizde dalgalarımız hırçındır, bu vatan için ayakta kalmaya, bu bayrağı ebediyen dalgalandırmaya hazır mısınız? Yeri geldiğinde ay-yıldızlı bayrağa sarılıp, Ezan-ı Muhammediye’nin gölgesinde şehadet şerbeti içmeye hazır mısınız?”
Kaynak: YeniAkit