“Müslümanlar, imamesi kopan tespih taneleri gibi dağılmış vaziyette!”

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Bir vücudun azaları gibi birbirine duyarlı, bir binanın tuğlaları gibi birbirine bağlı ve bir tarağın dişleri gibi yan yana olması gereken Müslümanlar, maalesef imamesi kopan tespih taneleri gibi her biri bir yana dağılmış vaziyettedir. Orta Asya’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Kafkaslar’a kadar İslam coğrafyasının hal-i pürmelali ortadadır” dedi.

“Müslümanlar, imamesi kopan tespih taneleri gibi dağılmış vaziyette!”
Yayınlama: 13.08.2022
1
A+
A-

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, “Bir vücudun azaları gibi birbirine duyarlı, bir binanın tuğlaları gibi birbirine bağlı ve bir tarağın dişleri gibi yan yana olması gereken Müslümanlar, maalesef imamesi kopan tespih taneleri gibi her biri bir yana dağılmış vaziyettedir. Orta Asya’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Kafkaslar’a kadar İslam coğrafyasının hal-i pürmelali ortadadır” dedi.

Erbaş, Konya’da düzenlenen ‘Uluslararası İslami Dayanışma Sempozyumu’na katıldı. Erbaş “Bu büyük mirasa sahip çıkmak ve daha ileri bir noktaya taşımak hususunda özellikle son 3 asırda Müslümanların ciddi zafiyetleri olmuştur. Bunun bir neticesi olarak Müslüman toplumlar, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve benzeri açılardan dahili ve harici pek çok müdahalelere maruz kalmıştır. Etnik kimlikler, ideolojik farklılıklar ve gerçekte bir zenginlik olan mezhep ve meşrep çeşitliliği üzerinden çıkarılan fitnelerin kavurucu ateşine düçar olmuştur. Savaşlar, işgaller, şiddet ve yoksulluk gibi devasa sorunlar sarmalına itilen İslam coğrafyası, fitne, terör ve cehalet üçgeninde karamsarlığa ve umutsuzluğa sürüklenmiştir. Gelinen noktada radikalizmden kimlik erozyonuna, tefrikadan din istismarına kadar pek çok sorun, Müslümanların bugününü ve geleceğini tehdit etmektedir” diye konuştu.

“Müslümanların enerji ve motivasyonunu sömüren söz konusu sorunlarda harici faktörlerin payı olsa da en büyük etkenin kendi iç dinamiklerimiz olduğu aşikar” diyen Erbaş, şöyle devam etti:

“Bugün hakikatte rahmete ve kolaylığa vesile olan, özgür düşünce ve hür iradeyi besleyen ırk, dil, mezhep ve meşrep farklılıkları, maalesef ayrılık ve kavga sebebi olarak telakki edilmektedir. Bir vücudun azaları gibi birbirine duyarlı, bir binanın tuğlaları gibi birbirine bağlı ve bir tarağın dişleri gibi yan yana olması gereken Müslümanlar, maalesef imamesi kopan tespih taneleri gibi her biri bir yana dağılmış vaziyettedir. Orta Asya’dan Balkanlar’a, Afrika’dan Kafkaslar’a kadar İslam coğrafyasının hali pürmelali ortadadır. Arakan, Doğu Türkistan, Yemen, Libya, Somali, Suriye. İşte ilk kıblemiz Kudüs. Yıllardır kanayan yaramız olan Filistin, bugünlerde yine işgalci İsrail’in haksız, hukuksuz ve insafsız saldırılarına maruz kalmaktadır. İşgalci zihniyet, dünyanın sessizliğinden ve Müslümanların dağınık görünümünden aldığı cesaretle Gazze’de bir kez daha çocukları ve masum insanları hedef almaya başlamıştır. Bilmeliyiz ki yaşadığımız bütün bu sıkıntılar, İslam’ın vahdete çağıran ilkelerinden, Kur’an’ın birleştirici gücünden, Peygamber’in kuşatıcı ve kucaklayıcı davet yönteminden uzaklaşmanın bir sonucudur.” 

Söz konusu ilke ve uyarılara gereken hassasiyetin gösterilmemesi, Müslümanların ve İslam coğrafyasının parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. Kuşkusuz Müslümanları böyle vahim bir tabloya sürükleyen sebeplerin başında cehalet gelmektedir. Bu cehaletin iki boyutu vardır. Birincisi; Kur’an, sünnet ve medeniyet müktesebatımız hususundaki cehalet. İkincisi ise İslam coğrafyası üzerinde kurgulanan senaryolar konusundaki cehalettir. Asırlarca kendi ilim ve kültür zenginliklerinden bihaber bırakılan İslam dünyası, bugün adeta tatlı su deryasında susuzluk çekmektedir. Büyük bir hazine üzerinde yoksulluk yaşamakta ve sahip olduğu imkanların farkında bile olmaksızın, kurtuluşu başka dünyalarda aramaktadır. Maalesef tefrika ve iç kavgalar sebebiyle heybetini yitirdiği için emperyalist güçlerin tasallutuna maruz kalmaktadır” .(DHA)

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.