Tabii ki… Yılların biriktirdiği büyük beklentinin, büyük bir heyecan dalgasına yol açabileceğini düşünüyordum.
– Tabii ki… Yakın tarihin en çok dile getirilmiş özleminin gerçekleşmesinin, büyük bir coşkuya yol açacağını bekliyordum.
– Tabii ki… Necip Fazıl’ın destansı Ayasofya konferanslarını dinleyenlerin yollara döküleceğinden kuşkum yoktu.
– Tabii ki… Kalabalıkların “Ayasofya’da ilk namaz” uğruna Sultanahmet’e doğru akacağını biliyordum.
– Tabii ki… Olayın büyük bir şölene dönüşeceğini, özellikle AK Parti tabanının moral duygusuyla dolup taşacağını görebiliyordum.
– Tabii ki… Bir duygusal patlamanın yaşanacağını, bir nostalji fırtınasının eseceğini, bir zafer havasının yaşanacağını tahmin edebiliyordum.
*
Ama… Fakat… Lakin…
Bu kadarını vallahi de billahi de ben bile beklemiyordum. CHP’NİN AYASOFYA POLİTİKASINA DAİR AYASOFYA konusunda CHP’nin tutumu aşağı yukarı şöyle bir şeydi:
*
– Ne tam olarak karşı çıktı… Ne de tam olarak benimsedi…
– Ne tam memnun oldu… Ne de tam memnuniyetsiz oldu…
– Ne tam olarak bir manifesto ortaya koydu… Ne de tam olarak sessizliğe büründü.
*
Buradan ne çıktı?
Şu çıktı:
*
Ayasofya’nın ibadete açılmasından memnun olanların tümü, iktidara şükran hissiyle dopdolu olurken…
Ayasofya’nın ibadete açılmasından memnun olmayanlar bile CHP’nin bu iki arada bir derede kalmışlığından memnun kalmadılar.
BAŞKA BİR AYASOFYA POLİTİKASI MÜMKÜNDÜ
NE zaman din iman üzerinden bir bölünme yaşansa… Ne zaman başörtüsü üzerinden bir bölünme yaşansa… Ne zaman kültürel değerler üzerinden bir bölünme yaşansa…
Hep AK Parti’ye yaradı, yarıyor.
*
İşte tam da bu nedenle…
CHP, Ayasofya konusunda yaşanabilecek bir bölünmenin tarafı olmama gayreti içine girdi.
Doğru da yaptı.
*
Ama dün itibarıyla çok daha iyi anladı ki…
CHP’nin bu gayreti, Ayasofya konusunda yaşanan bölünmenin önüne geçememiş.
*
Oysa CHP…
Ayasofya’nın açılışında iktidarı tek başına bırakmamayı seçebilirdi.
*
– “Biz bundan asla rahatsız değiliz” diyebilirdi.
– “Ne rahatsızlığı? Memnunuz yahu” diyebilirdi.
– “Tabii ki açılışına gelir, namaz kılarız” diyebilirdi.
– “Sevinen vatandaşlarımızın sevincine ortak oluruz” diyebilirdi.
*
Ve böylece…
– Ayasofya üzerinden yaşanabilecek bölünmenin şevkini, coşkusunu, direncini kırabilirdi.
– Ayasofya üzerinden iktidarın alabileceği puanlara ortak olabilirdi.
– Sağa açılma politikasında önemli bir aşama kaydedebilirdi.
– Kültürel değerler üzerinden bu zamana kadar yaşananların dışında bir olgunun yaşanmasını sağlayabilirdi.
*
CHP, bunların hiçbirini yapmadı.
Maslahatı idare etme yolunu seçti.
Ve CHP’nin tavrı ne İsa’ya ne Musa’ya yaradı.
*
Atatürk’ün sözüdür:
“İdare-i maslahatçılar, esaslı devrimci olamazlar.”
MUHARREM İNCE’NİN YAPTIĞININ ANLAMI NE?
DAVET edildiği halde protokole falan girmeye hiç gerek duymadı. Aldı seccadesini… Tek başına gitti Sultanahmet Meydanı’na… Serdi seccadesini… Kıldı namazını.
*
Muharrem İnce bu yaptığıyla…
Kültürel değerler üzerinden yaşanan bölünmeye esaslı bir tokat bastı… Farklı bir tutum alınabileceğini gösterdi… En azından kafaları karıştırmayı başardı… Ayasofya olgusunun bir ucundan tuttu… Geniş sağ kesimlerin gönlüne bir köprü kurmuş oldu…
*
CHP’yi içine sıkıştığı cendereden kurtaracaksa… İşte bu tutum kurtarır.
ORHAN PAMUK’A ‘BÜYÜK ATATÜRK’ DEDİRTEN AYDINLIK
AYASOFYA’nın camiye çevrilmesini Alman medyasına değerlendirmiş Orhan Pamuk.
Söze şöyle başlamış:
“Ayasofya’yı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Büyük Atatürk müzeye dönüştürmüştü.”
*
Hayırdır inşallah!
Hayatımda ilk kez Orhan Pamuk’un ağzından “Büyük Atatürk” sözünü işitiyorum.
Neler oluyor yahu?
*
Hey gidi Ayasofya! Orhan Pamuk’a “Büyük Atatürk” dedirten aydınlığına bin selam olsun!
İŞTE BU HİÇ OLMADI JÜLİDE ATEŞ HANIM
HALUK Kırcı’nın çıktığı televizyon yayınını izledim. İlginç açıklamalar yaptı Kırcı… “Solcuların yaptığı katliamlar gündeme getirilmezken sağcıların yaptığı katliamlar sürekli gündemde tutuldu” dedi. Sağcı iki köşe yazarının adını verdi. “Bunlar da katledilen gazetecilerdi” dedi ve ekledi: “Kim biliyor bu iki gazetecinin, köşe yazarının ismini?”
*
Haluk Kırcı’nın bu söylediklerinde yanlış yok. Hatta haklı da.
*
Haluk Kırcı olayında temel yanlış şuralardadır:
*
Bir katliama imza atmış bir şahsa, bir televizyon programında katliam anlattırmak… Ona “Tamam katliam yaptık ama bir sor niye yaptık” diye konuşma fırsatı vermek… Bir katliamın, başka katliamlarla aklanmasına zemin hazırlamak…
*
Yani yanlışın büyüğünü Haluk Kırcı’yı ekrana çıkaran Jülide Ateş Hanım ve onun televizyon kanalı yaptı.
RICKY VE RAP
DENİZ Baykal, Ricky Martin müziğiyle kurultaya giriş yapmıştı.
Bu kurultaydan sonra CHP, barajın altında kaldı.
*
Kemal Kılıçdaroğlu’nun rap müzikle kurultaya gireceğini öğrenince…
“Hafazanallah” dememin sebebi budur.