Son yılarda eleştirilerin odağındaki TSK’yı bu kez içeriden birisi anlattı.
Değişen Türkiye’de asker artık kışlasına çekiliyor. Yakın döneme kadar siyasetin her alanında söz sahibi olan kurumum mensupları, şimdi günah çıkartmaya başladı. Son yılarda eleştirilerin odağındaki TSK’yı bu kez içeriden birisi anlattı.
Milliyet Yazarı Hasan Cemal bugünkü köşe yazısında Emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın bir televizyon programındaki çarpıcı özeleştirlerini aktardı. Kıyat içinden geldiği kurumun yetiştiği askerin yanlışlarını böyle sıraladı:
“HERŞEYE MAYDANOZ OLDUK”
Biz yıllar boyunca kendimizi ülkenin tek sahibi ve tek seveni olarak gördük. Bu nedenle de bazı hatalar yaptık. Tabirimi maruz görün, tırnak içinde her şeye maydanoz olduk.
RTÜK‘e üye verdik, YÖK‘e üye verdik. Hatta Balkan Kadınları Dernekleri’nin toplantısına gidecek olan kadınların dosyalarını hazırladık, konuşmalarını hazırladık.
“ÜLKEYİ YÖNETMEYE KALKTIK“
Milli Güvenlik Kurulu kanalıyla ülkeyi yönetmeye kalktık.
Hatta yönettik de.
MGK toplantıları amacını kaybetti. Sanki askerlerin her ay hükümetin icraatını denetlediği toplantılar haline dönüştü.
Biz bunu da yaptık.
Biz dünyanın en güçlü silahlı kuvvetlerinden biriydik. Fakat güç ve kudretimizi muhakkak bir tehdidin var olması halinde sürdürebileceğimizi düşündük.
Dolayısıyla mevcut tehdidin ortadan kalkması bizi korkutur hale geldi.
Bu da bizim hatamızdı.
“KANUN DIŞI İŞLER YAPTIK”
Üç darbe yaptık.
Üstelik darbelerin en fazla Türk Silahlı Kuvvetleri’ne zarar verdiğini bile bile bu darbeleri yaptık.
Bu darbeler sonucunda kanun dışı işler yaptık. Darbenin kanunu olmaz ama kanun dışı yapmış olduğumuz işler, silahlı kuvvetlerden nefret eden bir neslin yetişmesi sonucunu doğurdu.
“KENDİMİZİ TEL ÖRGÜLERİN İÇİNE ÇEKTİK”
Kendimizi toplumdan soyutladık. Kendimizi tel örgüler içine çektik. Ama esas kaynağımızın tel örgüler dışından geldiğini unutmamalıydık.
Bunu dışa doğru yaparken içeride neler yaptık?..
TSK içinde neler oldu?
İç Hizmetler Talimatı’na baktığınız zaman, subayı, asteğmenden mareşale kadar olan rütbedeki insanlar olarak tarif eder.
Biz bu tarifi İç Hizmetleri Kanunu’nun maddelerinde bıraktık. Önce subay, üstsubay, general, amiral diye ayırdık. Sonra general amirallerle yetinmedik tuğgeneral tuğamiral olarak ayırdık.
Sonra bizi bu da kesmedi.
‘Kor’larla ‘Or’ları ayırdık.
Daha da ileri gittik ‘Or’ları da kuvvet komutanları veya Genelkurmay Başkanlığı yapanlar ve yapmayanlar diye ayırdık.
“SORUMSUZCA YAŞAMAK…”
Esasında, bu askeri hiyerarşi gereği değildi. Ama bu ayırım yükseldikçe, bizi namütenahi bazı hakların tanındığı bir yere götürmeye başladı.
Biz bunu sevdik.
Bunu da bir yerde lükse demeyeyim ama böyle bir hayatı yaşamak hoşumuza gitti.
Sorumsuzca ve plansızca harcamaya başladık.
Peki bu, TSK bünyesinde neyi getirdi?
Bizler böyle bir hayat yaşadığımız zaman, aslarımızın çektiği sıkıntıları fark ettirmekten uzaklaştırdık kendimizi.
TSK’da, “Sen de yüksel, sen de hayatını yaşa” zihniyeti olmaya başladı.
“EŞLERİMİZ TERFİYİ DAHA ÇOK İSTEDİ”
Bu zihniyetin dayanılmaz sonucu, terfileri çok arzu ettik. Aman dedik ne olursa olsun terfi edelim.
Eşlerimiz bizi bağışlasın.
Onlar terfiyi bizden daha fazla ister hale geldiler.
Çok fazla isterseniz o zaman sizden daha büyüklere yaranalım derken, astlarınızın sevgisini kaybetmeye başlarsınız.
Doğruları söylemeye cesaretiniz kalmaz.
“SAVAŞIN BİTTİĞİNDEN HABERSİZ JAPON ASKERLERİ GİBİ OLDUK!”
1990’da Sovyetler Birliği çöktü.
20. yüzyılın son on yılında ve 21. yüzyılın başlarında dünya değişmeye başladı.
Biz sanki savaşın bittiğinden habersiz Okinava ormanlarında saklanan Japon askerleri gibi olduk.
Halbuki şu an tartıştığımız, “Bedelli mi olsun, uzun mu olsun, kısa mı olsun”u 20 yıl içinde gerçekleştirmemiz gerekirdi.
Personel reformu yapamadık.
Beni eleyen ama beğendiğim sistem, general amirallerin terfi sistemi var. Fakat “Herkes albay olur” sistemi olunca selektif olamadınız.
O kadar büyük bir toplumun içinden böyle bir şeyi yapmaya kalktınız, o zaman da bazı hatalar kaçınılmaz oldu.
“TÜRKİYE’DE SOLU YOK ETTİK”
Biz saydığımız nedenlerin neticesinde Türkiye’de solu yok edenlerin başında gelen kurum olduk.
Bu da Türkiye’ye verilebilecek zararların en başında olmasa da büyük bir şeydi. (İnternetHaber)