Filistinlilerin bitmeyen dramı: Nekbe

İsrail’in 14 Mayıs 1948’de bağımsızlığını ilan etmesi ile Filistinlilerin onlarca yıldır kendi topraklarında uğradıkları zulüm, artarak devam ediyor.

Filistinlilerin bitmeyen dramı: Nekbe
Yayınlama: 15.05.2020
2
A+
A-

Filistinliler için Nekbe (Büyük Felaket), 14 Mayıs 1948’de İsrail’in ilk başbakanı olan David Ben Gurion’un beraberindeki 25 kişiyle birlikte Tel Aviv Müzesi’nde İsrail’in Bağımsızlık Bildirgesi’ni dünya kamuoyuna ilan etmesiyle başladı ancak bugüne kadar hiç son bulmadı.

Bu nedenle İsrail’in resmen ilan edildiği günün ertesi olan 15 Mayıs, Filistinliler için Nekbe (Büyük Felaket) olarak isimlendiriliyor.

O GÜNDEN BUGÜNE FİLİSTİN TOPRAKLARINDA NELER YAŞANDI?

İsrail’in Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesiyle 1948 yılında Arap orduları Filistin topraklarına girdi ancak başarısızlığa uğradı. İsrail, Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Kudüs’ün doğu kısmı hariç tüm Filistin topraklarını işgal etti.

Filistin İstatistik Merkezi raporuna göre İsrail işgali, toplam Filistin nüfusunun yüzde 85’ini mülteci konumuna düşürürken, 500’den fazla Filistin köyünün yıkılmasına neden oldu.

Bu süreçte Negev bölgesinde yaşayan Bedevi kabileler yerlerinden edildi. Ayrıca yerleşim bölgelerinin isimleri değiştirilerek kültürel kimlik de hedef alındı.

Komşu Arap devletlerinde mülteci olarak yaşamaya başlayan Filistinliler, İsrail işgaline karşı silahlı mücadeleye başladı, 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kuruldu.

Yıllar 1967’yi gösterdiğinde ise İsrail, Arap devletlerine (Mısır, Ürdün ve Suriye) karşı ani bir saldırı başlattı. Tarihe 6 Gün Savaşı olarak geçen bu savaş, Arap devletlerinin hezimetiyle sonuçlandı.

Bu savaş, Filistinlilerin elinde bulunan son toprakları da kaybetmesine neden oldu. Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Kudüs’ün doğu kısmı da İsrail işgali altına girdi.

ASKERİ İDAREYLE YÖNETİLDİLER

Toprakları işgal edilen Filistinliler, uluslararası güçlerin de İsrail tarafında yer alması ile kendi topraklarında yabancılaştırılmaya başlandı. 1967-1994 arası İsrail, 1 milyondan fazla Filistinlinin yaşadığı topraklarda askeri yönetim uygulamaya başladı.

İsrail, Filistin topraklarında yürüttüğü askeri yönetimle işgali normalleştirme stratejisini benimsedi ve bu şekilde geçici olarak görünen işgali daimi hale getirmeyi hedefledi.

İsrail, askeri idare altında yaşayan Filistinlilere vatandaşlık hakkı vermedi. Bu bölgelerde kurduğu yerleşim yerlerini farklı bir yönetimle idare ederek, Filistinlileri izole etti. Askeri idare, Filistinlilerin yaşadığı bölgelerde yaşam ve hareket alanlarını sınırlamakla kalmadı, Filistinliler üzerinde muazzam bir kontrol ve izleme mekanizması kurdu.

Günlük hayatın yolculuk, ulaşım, ticaret gibi en basit uygulamaları, askeri idarenin iznini gerektirdi. Askeri idare, FKÖ ile İsrail arasında 1994 yılında Oslo Barış Anlaşması’nın imzalanmasının ardından, Filistin toprakları üzerindeki idaresini Filistin otoritesine teslim etti.

İsrail, Filistin yönetimini özellikle ekonomi, hukuk ve güvenlik gibi stratejik alanlarda kendisine bağımlı kılarak Filistin toprağını yönetmeye devam etti. Yapılan idari düzenleme ile Filistin ve İsrail yetki alanlarına giren bölgeler, A-B-C bölgeleri olarak belirlendi.

Buna göre Batı Şeria’da yüzde 5’lik nüfusuna karşılık toprağın yüzde 54’ünün yönetimini üzerine alan İsrail, nüfusun yüzde 95’ine karşılık toprağın yüzde 27’sinin idaresini Filistin yönetimine bıraktı.

YERLEŞİM YERLERİYLE İŞGAL ETTİ

İsrail, 1967’de işgal ettiği Filistin topraklarında Yahudi nüfusunu artırmak için bu bölgelere yerleşim yerleri kurmaya başladı.

Arap Araştırmaları Derneğine bağlı Arazi Araştırma Merkezi, İsrail’in 1993’ten sonra Filistin topraklarındaki yerleşim yerlerini 4 kat artırdığını açıkladı. 

Buna göre, Filistin toprakları işgal edilerek kurulan İsrail yerleşimlerinde yaşayan İsraillilerin sayısı 1967 yılında 252 bine ulaşırken, Gazze Şeridi ve Batı Şeria’nın işgal edilmesiyle bu sayı bugün 834 bin oldu.

Rapora göre ayrıca Batı Şeria, Kudüs ve Gazze’de 1993’te 144 olan İsrailli yerleşim yeri sayısı, 2018’de 515’e yükseldi.

İsraillilerin işgal ettiği ve yerleşim yerine dönüştürdüğü arazi miktarı ise, Oslo Anlaşması sırasında 136 bin dönüm civarındayken, bugün 500 bin dönüme ulaşarak yüzde 368 oranında büyüdü.

Bunların yanında İsrail, Filistinlilerin kendi topraklarında birbirinden ayrılmasını sağlamak için Ayrım Duvarı inşa etti ve 839 askeri kontrol noktası kurdu.

KADİM ŞEHİR FİLİSTİN’DEN KOPARILDI

Kudüs, Müslümanların ilk kıblesi ve Hazreti Muhammed’in miraç yolculuğuna çıktığı yer olan Mescid-i Aksa ile Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanlarına ev sahipliği yapıyor.

Doğu Kudüs’ü 1967’de işgal eden İsrail, yarım asırdır burayı Yahudileştirmek için yoğun çaba sarf ediyor.

Etrafı surlarla çevrili kadim şehir ile Mescid-i Aksa’nın yanı sıra Hristiyan ve Yahudilerin en kutsal mekanları da Doğu Kudüs’te bulunuyor.

Bu nedenle Doğu Kudüs, Filistin davasının kalbi niteliğinde.

İsrail ise 1980’de aldığı bir kararla doğusuyla batısıyla Kudüs’ü “İsrail’in birleşik başkenti” ilan etti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararı da işgali pekiştirdi.

Kadim Kudüs belki de artık tarihinde hiç olmadığı kadar yalnız ve tenha.

Çünkü Batı Şeria’da yaşayan 3 milyona yakın Filistinli, İsrail’in etraflarına ördüğü duvardan dolayı Kudüs’e giremiyor. Abluka altındaki Gazze Şeridi’nde yaşayan 2 milyon Filistinlinin de Kudüs’e girişi yasak.

KUDÜS DEMOGRAFİK OLARAK İŞGAL EDİLDİ

İsrail, 1967’de işgal ettiği Doğu Kudüs’te “Gaiplik Yasası”yla ya da gayrimenkullerin Yahudi sahipleri olduğu iddiasıyla onlarca Filistinli ailenin evine de el koydu.

İsrail hükümeti şimdiye kadar Doğu Kudüs’te 18 yasa dışı Yahudi yerleşim birimi insa ederken, bu yerleşim birimlerinde 220 binden fazla Yahudi yerleşimci ikamet ediyor.

İsrail hükümetinin yanı sıra, aşırı Yahudi örgütlerin de Doğu Kudüs’ü Yahudileştirme çalışmaları işgalden sonra her geçen gün hız kazandı.

Her ne kadar İsrail ile aşırı Yahudi örgütlerin çalışmaları ayrı görülse de Filistinliler hükümetin Yahudi örgütlere her türlü kolaylığı sağladığını iddia ediyor.

Doğu Kudüs’te Filistinlilerin evlerine değerini çok üstünde fiyat teklif eden, gayrimenkullerin Yahudilere ait olduğu iddiasıyla Filistinlileri evlerinden zorla çıkaran örgütlerin bazılarının isimleri şöyle:

Elad, Ateret Cohanim, Tapınak Enstitüsü, Hay Fekiam, Tapınağın Kurulması Hareketi ve Yahudi Liderliği.

FİLİSTİNLİLER ŞU AN NEREDE YAŞIYOR?

Filistin İstatistik Merkezi raporuna göre, Nekbe sonrasında 1,4 milyon Filistinli, Arap devletleri ve dünyanın çeşitli bölgelerinde mülteci olarak yaşamaya başladı.

Merkeze göre, “Büyük Felaket” olarak kabul edilen Nekbe’den bu yana Filistinlilerin nüfusu 9 kat artarak 13 milyon 100 bine, mülteci durumundakilerin sayısı ise 6 milyon 20 bine ulaştı.

Filistinli mültecilerin yüzde 28,4’ü Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşuna (UNRWA) bağlı 58 kampta yaşıyor. Bu kampların 10’u Ürdün’de, 9’u Suriye’de, 12’si Lübnan’da, 19’u Batı Şeria’da ve 8’i Gazze’de.

Dünyadaki Filistin nüfusunun yüzde 49’unu teşkil eden 6 milyon 480 bin kişi ise, tarihi Filistin topraklarını oluşturan Batı Şeria, Kudüs, Gazze ve İsrail’de yaşıyor.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.